Skip links

Vasatın Önlenemez Yükselişi – LinkedIn Şakşakçılığı

Beylik lafları çok seviyoruz sanki. Lafı duyunca ya da okuyunca bir iki dakika durup düşünsek, uzmanım diye geçinen adamların ne kadar çok ve ne kadar boş konuştuklarını fark edeceğiz aslında.
Bütün mevzu iki dakikalık düşünceyi atlamamız.

Bir de tabii şakşak kültürü.

Bu kadar adam bunu şak şaklıyorsa, nasıl saçmalıyor olabilir ki” algısı.

Bu ikisi bir araya gelince, vasatın önlenemez yükselişini görüyoruz.

Kara Koyun Meselesi ve LinkedIn

Şimdi kalkıp  “bu adam saçmalıyor yahu” diyebilirsen, önce fanboyları linçliyor, sonra kara koyun damgası yememek kaçınılmaz oluyor. Kara koyun olmayı göze alabilmek lazım.
Ama kollektif olarak delirdiğimiz ve vasatın üstün bir çabayla yüceltildiği bu günlerde bu göze alış o kadar da kolay bir mesele değil.  

Bu arada buraya bir şerh düşelim “bu bir siyasi gönderme olmadığı gibi, ” büyük sosyal çürüme var yahuu” sızlanması da değildir.

Peki bu vasatla Linkedin arasındaki ilişkiye gelelim. LinkedIn tam olarak bu işin cılkının çıktığı yer.
Birkaç ay önce bir akademisyenin – altını çizmek istiyorum: adam bir üniversitede hoca, yüksek lisans programı direktörü ve uzmanlık alanı Uluslararası İlişkiler, bu alanda doktorası var – Rusya’yla NATO’yu karşılaştırıp, sadece girdiği savaş sayılarına bakarak “Bakın, NATO ne kadar barışçıl; Rusya ise dünya düzenine tehdit ve saldırgan bir devlet” diye sunduğu argümanlara denk geldim.
İstatistikte buna aggregation bias, yani kümeleştirme yanılması denir. Grubun davranışına bakarak grubu oluşturan parçalara yönelik çıkarım yapmak. Ya da tam tersi: parçaların müstakil özelliklerini gizlemek.
Hatırlarsanız 2008 Mortgage krizine giden yolda, yüksek riskli krediler düşük risklilerle paketlenip ana grubun risk değeri düşük gösterilerek, yatırımcılar bu şekilde yanıltılmıştı.  Neyse demem o ki, deneyimli bir bilim insanının asla yapmaması gereken bir hata. Ama beylik laf edip tribünlere oynayabilmek için böyle soytarılıklara girişilebiliyor.

Bunda biraz da bu soytarılık sonrasında itibarın sarsılmamasının da etkisi var tabii.

Musk - Grok - LLM - Vicdan

Başka bir örnek: birkaç gün önce Elon Musk’ın xAI firmasının yapay zeka modeli Grok’un son güncellemesinin ardından Nazizm övmesi üzerine, yapay zeka “GURU”larının ettiği beylik laflar. Ciddi etkileşim almış bir post. Ana argüman: “Yapay zeka çok gelişti ama vicdanı gelişmedi.”
Tabii kimse çıkıp da “Olasılık dağılımı öğrenen bir algoritmanın vicdan geliştirmesini nasıl bekliyoruz?” diye sormamış.

Nedir bu olasılık dağılımı? LLM
(Large Language Models) yani Türkçesiyle Büyük Dil Modelleri, en basit haliyle, eğitim veri setindeki metinler üzerinden olasılık dağılımları öğrenip, modele iletilen sorguya en yakın olasılıkta cevap verir. Modeli sadece Nazi metinleriyle eğitirseniz, haliyle alacağınız cevaplar da o bağlamda olur. Ya da modelin içinde bazı protokoller yoksa, modelle etkileşiminiz sonucunda modelden merkez sağ siyasetçisi de çıkartabilirsiniz.

Yarı-Cahilliğin Kurumsallaşması

Bu örnekleri artırmak mümkün. Ama esas odaklanmamız gereken, örneklerin kendisinden ziyade temsil ettikleri şey: daha büyük bir problemin semptomları.

Birinci problem: Şakşakçılık.
İkinci problem: Vasata “vasat” diyemememiz.
Ya da demeye çalıştığımızda linçlenmemiz.

Şunu kenara not edin! Kamusal alanda ifade özgürlüğü kullanmanın kaçınılmaz sonucu, “Bu ne kadar aptalca bir fikir yahu!” karşılığını alma ihtimalidir.
Nasıl ki fikrini ifade etmek ifade özgürlüğüyse, o fikrin ne kadar saçma olduğunu söylemek de ifade özgürlüğüdür.

Ancak geldiğimiz noktada kimse ifade özgürlüğünü kullanmanın sonuçlarıyla yüzleşmek ve bu hakkı kullanmanın sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirmek istemiyor.
İşte tam bu noktada vasatın önlenemez yükselişine tanıklık ediyoruz.

LinkedIn örneğini kullanmamın sebebi ise, LinkedIn kullanıcılarının demografik olarak lisans ve üstü düzeyde eğitime sahip insanlar olması. Ancak, eğitimli ve bilinçli olması beklenen bu insanlar, korkunç derecede bilinçsiz, kendini bilmez ve üstelik yarı-cahil. (Bunu İlber Hoca’dan hatırlarsınız)

Bu arada bu durum yalnızca bize özgü de değil. O yüzden “sosyal çürüme var yahu” argümanı sunmaya çalışanları şöyle bir köşeye alalım.

Toparlamak gerekirse: Eğer en bilinçli ve eğitimli demografik grup, şakşaklanmak uğruna tribünlere oynayıp beylik laflar eder hale geldiyse ve kimse de çıkıp “Yahu bu ne saçma bir argüman? Konunun uzmanı böyle bir şey nasıl söyler?” diyemiyorsa, ya da diyeni linçliyorsak…

Vasat artık yeni normalimizdir!
Hatta vasat, bir cazibe noktası haline gelmiştir!

Neyi ne kadar bildiğimizi sorgulayabildiğimiz, ve şakşaklamadan önce sadece iki dakika durup düşünebildiğimiz günler görmek dileğiyle.

Alperen AÇIKOL