Skip links

Mavi Yaka Olmak Önemlidir!

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada market çalışanlarının yoğunluktan bayıldığını gösteren görüntülerle karşılaştım. Saatlerdir ayakta durduğu için bir anda kendinden geçerek kafasını tezgaha çarpan bir genç kadın… Rafların dibine çökmüş bir başka çalışan… Bu görüntüler beni hem utandırdı hem düşündürdü. Zira bu manzara yalnızca ağır çalışma koşullarının değil, Türkiye’de mavi yakalı emeğe biçilen değerin bir yansımasıydı.

Market kasiyerinden temizlik personeline, kargocuya kadar binlerce insan düşük ücretlerle, yoğun tempoda, çoğu zaman toplumun saygısını görmeden çalışıyor. Dahası, bu işler toplum tarafından “okuyamamış” ya da “başaramamış” insanların mecburen yaptığı işler olarak kodlanıyor. Oysa olması gereken tam tersi.

Türkiye’de uzun süredir bir yanılgının içindeyiz: Sanki yalnızca beyaz yaka olmak değerliymiş, sadece ofis işleri “başarı” göstergesiymiş gibi. Bu anlayış, gençlerin meslek liselerine ya da iki yıllık ön lisans programlarına “başka çarem yoktu” diyerek yönelmesine neden oluyor. Bu okullar bilgi ve beceri kazanımından çok bir “tutunma aracı”na dönüşüyor.

Bu karanlık tabloya bir ışık yakmak gerekirse, gözümüzü Almanya’ya çevirebiliriz. Burada çok güçlü bir çift yönlü mesleki eğitim sistemi  uygulanıyor. Gençler 9. sınıftan itibaren hangi mesleği yapmak istediklerine karar veriyor ve bu doğrultuda bir meslek okuluna kayıt oluyorlar. Haftanın belirli günlerinde okulda teorik dersler alırken, diğer günlerde ise bir iş yerinde maaş alarak çalışıyorlar. Ve dikkatinizi çekmek isterim: Bu gençler öğrenci olarak değil, çalışan olarak görülüyor. Sözleşmeleri var, sosyal sigortaları ödeniyor, hakları tanınıyor.

Bir Türk gencinin “ön lisansa mecburen giden öğrenci” olarak sistemde yer bulmaya çalıştığı bir ortamda, bir Alman genci “mesleğini öğrenen çalışan” olarak ayakta duruyor. Ve bu sistem öyle içselleşmiş ki, Almanya’da kuaförden elektrikçiye, aşçıdan teknikere kadar pek çok meslek sahibi kişi mesleki eğitimi ile gurur duyuyor.

Üstelik Ausbildung mezunu bir kişi, isterse bu eğitimin ardından “Meisterschule” okuyabiliyor; kendi iş yerini açma, stajyer çalıştırma ve usta öğretici olma hakkı kazanıyor. Bu sistem sayesinde toplumda herkesin üniversite okuması gerektiği gibi bir baskı da yok. Çünkü insanlar değerli olduklarını yalnızca diplomalarıyla değil, yaptıkları işle de gösterebiliyor.

Ama şunu da söyleyeyim. Meister derecesi, Almanya’da üniversiteye giriş hakkı da sağlıyor. Yani biri Meister olduktan sonra isterse üniversiteye başvurabiliyor. Bu da Almanya’da meslekî eğitim ile akademik eğitim arasında geçişin mümkün olduğunu gösteriyor.

Peki ya bizde?

Bizde hâlâ “üniversiteye gidemeyenlerin” yazgısı gibi görülüyor mavi yaka olmak. Üstüne üstlük, devletin de teşvikleri sınırlı. Eğitim müfredatları uygulamadan uzak, iş dünyasıyla iş birliği zayıf. Bu nedenle meslek liseleri mezunları mezun olduklarında genellikle ne tam olarak meslek sahibi oluyorlar ne de iş bulabiliyorlar. Halbuki bu okulların, yalnızca bir mesleğe hazırlayan kurumlar değil; bir hayat becerisi, bir özgüven ve bir gelecek sunması gerekmez mi?

Bugün Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri iş gücü açığıysa ve genç işsizlik oranı hâlâ yüzde 20’lerin üzerindeyse, bunun sebeplerinden biri de budur: Eğitimin yaşamla bağı kopuk. Mavi yakaya biçilen değer, toplumun gelecek hayallerini de belirliyor.

Oysa her toplum, sadece doktorlara ya da mühendislere değil; aynı zamanda iyi yetişmiş kasaplara, tesisatçılara, kuaförlere ve aşçılara da ihtiyaç duyar. Bu işler küçümsenemez, çünkü her biri hayatın akışı için vazgeçilmezdir. Ve bu işler, düzgün yapıldığında yüksek gelir ve istikrar da sağlayabilir.

Biz ne zaman bir market kasiyerine sadece işini iyi yaptığı için teşekkür etmeyi öğreniriz, işte o zaman gerçekten gelişmiş bir toplum oluruz.

Almanya’daki Ausbildung sistemi bu bilinçle kuruldu. Şimdi Türkiye’nin de benzer bir dönüşüme ihtiyacı var.

Ayrıca emeğin hakkını vermeye.

Yazıyı bitirirken Almanya’da REWE isimli bir süpermarket zincirinin kasiyer pozisyonundakiler için sunduğu çalışma şartlarını aşağıya bırakıyorum.

Değerlendirmeyi de size bırakıyorum…

 

REWE Akademisi aracılığıyla bireysel gelişim imkanları

REWE ve PENNY mağazalarında %5 çalışan indirimi, ayrıca toom Baumarkt ve DER Touristik’te ek indirimler

REWE Grubu emeklilik fonunda cazip emeklilik planı teklifleri

Aile dostu personel politikası (berufundfamilie denetimiyle) sayesinde iş, aile ve özel yaşam uyumu

Tatil ve Noel gibi özel ödemeler

Yılda 36 gün tatil hakkı

İlker Yıldız