Skip links

Kulların Dağı, Pizza Köyü

Midyat’tan Nusaybin yoluna dönüyorum.

Alabildiğine kurak, sarı ve ıssız 20 km’den sonra Pizza Köyü Kafro’dayım.

Taş binanın avlusunda incecik hamurlu pizzamı yerken arkada İtalyanca olduğunu varsaydığım şarkılar çalıyor. Suriye sınırına yarım saat mesafede bir simülasyon hatası gibi.

🍕 Çölde Bir Pizza Köyü: Kafro’ya Yolculuk

Kafro , Süryanice “köy” demek, Ad Değiştirme İhtisas Komisyonunun kurulması sonrası 1960’lardan sonra başlayan yer adlarını “Türkçeleştirme” politikası kapsamında bugün resmi kayıtlarda Elbeğendi köyü olarak geçiyor. Bir çeviri ürünü olmayan bu ad seçimi sanki günümüzü öngörmüş gibi. Tarihin farklı dönemlerinde, topraklarında çeşitli sebeplerle uzun yıllar barınamayan Süryanilerin bugün bu köyde yaklaşık 15 hane ve 50 nüfus ile yüz binlerce yerli ve yabancı turisti ağırladığı tahmin ediliyor.

Bir Süryani köyü olan Kafro 1980’lerde başlayan Avrupa göçü ve takip eden yıllardaki güvenlik politikaları nedeniyle 1990lı yılların ortalarına gelindiğinde tamamen boşalmış. Çoğunlukla Zürih ve Stuttgart’a göç eden köylüler bu ülkelerde pizza yapmayı öğrenmiş. 2010’da köylerine döndüklerinde pizzacılığı bir geçim kaynağına çevirmiş.

Elbette bu, hikayenin sadece sonu.

✝️ Kulların Dağı: Turabdin’in Kutsal Mirası

Süryani Ortodoks Kilisesi’nin merkezi olan Turabdin bölgesi Midyat ve çevresini kapsıyor. Kulların dağı anlamına geliyor. En eski Süryani Ortodoks Manastırı olan ve adını dönemin Turabdin metropolitinden alan Unesco koruması altındaki Mor Gabriel Manastırı da bu bölgede yer almakta.

Asur uygarlığından bu yana yerleşim yeri olan Turabdin, MS 451’de Bizans İmparatorluğu’nun kilisesi ile yaşanan kristolojik görüş ayrılıkları nedeniyle sürgün hayatı yaşamak zorunda kalan Süryaniler için 6. yy’a yaklaşırken artık kutsal bir dağ haline geliyor ve kırsal kilise hiyerarşisi bu bölgede gelişmeye başlıyor.

 

MS 7. yy’da Arap fetihleriyle birlikte kilise ve manastır inşaası hızlanıyor. Süryaniler günümüzde hala bu dönemlerde kurdukları ibadethanelerde Turoyo adı verilen bir Aramice/Süryanice lehçesini yaşatmakta.

📜 Süryaniler: Çevirmen, Bilge, Direnen Bir Halk

Abbasi halifelerinin hükümdarlığı ile 7. yy ve 9. yy arası süren iki yüzyıllık sürede kültür aktarımında da önemli görevler edinen Süryaniler, okullarda Yunan eserlerini Arapça’ya çevirmişler.

Abbasiler’den sonra Selçuklu ve Safevi egemenliğinde de Turabdin’i terk etmeyen Süryaniler 16.yy’dan itibaren Osmanlı hakimiyeti’ne girmiş. Tek tanrılı dine mensup bir halk olarak Turabdin’de dini faaliyetlerini devam ettirmesine hoşgörü gösterilen Süryani Halkı için 20. yy’da tarihlerinin belki de en zorlu varoluş mücadelesi başlamış.

Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda gerçekleşen, bugün Sayfo olarak anılan olaylarda 1919 Paris Barış Konferansı’nda bir Süryani kolu olan Keldani heyetinin, kayıplarının neredeyse 250.000 olduğuna yönelik beyanları mevcut.

Birinci Dünya Savaşı sonrası bölgedeki nüfusları neredeyse yarı yarıya azalan bu halk, 1960’larda Doğu illerinden bölgeye göçen Kürt aşiretleri ile yaşanan anlaşmazlıklar ve uğradıkları saldırılar sonucu köylerine çekilmek zorunda kalmış. Geçim kaynakları gün be gün azalmış.

Aynı dönemde Almanya’nın Mardin’de kurduğu bir işçi bulma ajansı, Süryaniler için hüzünlü de olsa yeni bir hayatta kalma seçeneği oluvermiş. 1960’lı yıllar boyunca Süryaniler Turabdin’den Almanya ve diğer Avrupa ülkelerine “misafir işçi” olarak akın etmiş.

1964 yılındaki Kıbrıs Harekâtı sırasında Midyat ve İdil’de Süryanileri hedef alan saldırılar, 1980 ve 1990’larda 50’den fazla Süryani’nin faili meçhul cinayete kurban gitmesi, 1984’ten itibaren yaşanan savaş ile güvenlik endişeleri katlanarak artmış ve devletin güvenlik politikası Süryanilerin çoğunu bölgeden ayrılmaya zorlamış.

1980’li ve 1990’lı yıllarda özellikle Almanya ve İsveç ile birlikte bazı Batı ülkelerinin Süryanilere sığınma hakkı tanımasıyla rahipler ve cemaat önderleri Turabdin’den ayrılınca bu din adamlarının ardından çoğu köy boşalmış.

Yıllar geçtikçe umutlar azalmış, hasretler çoğalmış, hafıza körelmiş. Derken 2001’de Turabdin’in kurak, sarı ve ıssız olduğu bir haziran gününde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit bir genelge yayınlamış: “Avrupa ülkelerine iltica etmiş veya yerleşmiş olan Süryani asıllı vatandaşlarımızın, talepleri halinde köylerine geri dönmelerine izin verilmesi için gerekli çalışmalar İçişleri Bakanlığınca yürütülecektir.”

Genelge Süryani diyasporasında coşkuyla karşılanmış. Bölgedeki varlığı milattan öncesine uzanan Süryaniler milenyum sonrası yeniden Turabdin’de! Kafro’da 50 kişilik köy nüfusu ile , dönerken yanlarına aldıkları pizzacılık marifetleriyle!

 

Bana göre seyahatin en makbulü ilham verenidir. Buralara yolum düşmeden önce dürüst olmak gerekirse Süryani kelimesinin ilk çağrıştırdıkları şarap, azınlık ve Antakya iken bugün bu taş avluda asma yapraklarının altında pizza hamuru açan kadınların neşesini, memleketinde bir pizza fırının önünde şevkle çalışan erkekleri görmek beni uzun uzun düşündüyor.

Dönmek ve dönülecek o günler, o yerler için ilham veriyor.

Kafro’ya yolunuz düşerse bu hikayeye en uygun seçim olan kengerli pizzayı tatmanız dileğiyle. 

SENA DİKMENTEPE

Leave a comment