Skip links

İsviçre’den Yönetilen Bir Ülke: Kamerun ve Paul Biya’nın Bitmeyen İktidarı

Kamerun’un devlet başkanı Paul Biya, 1982’den bu yana ülkenin en tepesinde oturuyor. Üstelik bunu yedi yıllık başbakanlık dönemiyle birlikte düşündüğümüzde, Biya’nın ülkedeki siyasi hâkimiyeti yarım asra dayanıyor. Bu yönüyle Biya, yalnızca Afrika’nın değil, dünyanın da en uzun süre görev yapan liderlerinden biri. Ancak Biya’yı tartışmasız otoriter kılan yalnızca iktidarda kalış süresi değil; yönetim tarzı, muhalefete yönelik baskılar ve halktan giderek kopan iktidar pratikleriyle de dikkat çekiyor.

 

Bir Cumhuriyetin Monarşi Gibi Yönetilmesi

Paul Biya, 1982’de görevi devraldığında 49 yaşındaydı. Bugün 91 yaşında. 1990’larda çok partili rejime geçildi ancak bu geçiş göstermelik kaldı. Anayasa değişiklikleriyle görev süreleri uzatıldı, muhalif sesler susturuldu. 2018 seçimlerinde resmi sonuçlara göre oyların %71’ini aldı. Ancak seçimlerin adil ve özgür olmadığına dair ciddi eleştiriler vardı. Uluslararası gözlemciler, seçim sürecinde medyanın tek sesli olduğunu ve muhaliflere yönelik sistematik baskıların uygulandığını raporladı.

Kamerunlu siyaset bilimci Dr. Divine Fuh, Biya’nın yönetimini “modern zamanların yarı-monarşik bir rejimi” olarak tanımlar. Ona göre Biya, devletin yalnızca başı değil; devletin ta kendisi gibi davranmaktadır.

İktidar Uzaklardan Yönetilir mi?

Paul Biya’nın iktidar tarzı, klasik otoriter lider kalıplarının ötesine geçiyor. Zira Biya, yıllardır yönetimini sık sık yurt dışından sürdürüyor. Özellikle İsviçre’nin Cenevre kentindeki lüks otellerde uzun süreli konaklamaları dünya basınına yansıdı. 2006 ile 2019 arasında Biya’nın yurt dışında geçirdiği süre toplamda 4,5 yılı buluyor. En dikkat çekeni ise, çoğu zaman bu ziyaretlerin “özel” statüde olması ve kamuoyuna resmi gerekçeler sunulmaması.

2019 yılında Cenevre’deki InterContinental Hotel’in önünde Biya karşıtı gösteriler düzenlenmiş, göstericiler Paul Biya’nın ülkeyi otelden yönettiğini söyleyerek “Hotel Kamerun” pankartları açmışlardı.

Siyasi İktidarın Ailede Toplanması

Biya’nın eşi Chantal Biya, ülkenin en etkili figürlerinden biri hâline geldi. Kırmızı saçları ve gösterişli tarzıyla dünya basınında sık sık yer alan Chantal Biya, yalnızca bir First Lady değil; aynı zamanda kültürel, sosyal ve hatta zaman zaman siyasi karar süreçlerinde etkili bir isim. Oğulları Franck Biya’nın siyasete hazırlanıyor olması, Kamerun’da “Biya hanedanlığı” kurulduğu eleştirilerini gündeme taşıyor.

Ülke İkiye Bölünmüş Durumda

Kamerun, Frankofon (Fransızca konuşan) çoğunluk ve Anglophon (İngilizce konuşan) azınlık olmak üzere ikiye bölünmüş bir yapıya sahip. Anglophon bölgelerde, özellikle İngilizce eğitim veren okulların kapatılması ve kamusal alanda Fransızcanın zorunlu kılınması, ciddi bir kimlik krizine yol açtı. Bu da 2016’dan itibaren silahlı çatışmalara dönüştü. Biya yönetimi, bu bölgelere sert müdahalelerde bulundu. Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına göre, güvenlik güçlerinin sivillere yönelik orantısız şiddet uyguladığı belgelenmiş durumda.

Paul Biya, otoriterliğin “düşük yoğunluklu” ama derin biçimde kurumsallaştığı bir örnek sunuyor. Bazen sert baskılarla, bazen anayasal düzenlemelerle, bazen de coğrafi uzaklıkla sürdürülen bir iktidar bu. İsviçre’deki otel odalarından ülkeyi yönetmek, yalnızca fiziksel değil, sembolik bir kopuşun da ifadesi. Biya halkının yanında değil; yukarıdan bakan bir iktidarın temsilcisi.

50 yıla yaklaşan bu iktidar, Kamerun’da demokrasinin yerleşmesine değil; gecikmesine hizmet etti. Ve muhtemelen, Biya sonrasında ülkenin toparlanması da en az yönetilmesi kadar zor olacak.

İlker YILDIZ