İnsan Kaynakları: İnsanı “Kaynak”, Kendini “Kayyum” Sananlar ve Onların Hazin Sonları
Dünya değişmiyor, dünya dönüşüyor.
Tırtılın kelebeğe dönüşmesi gibi sancılı, geri döndürülemez bir süreç bu. Olanlara siz de şahitsiniz, Sanayi Devrimi’nden kalma “mesai saati” kavramları eriyor, ofisler dijital bulutlara taşınıyor, yapay zeka CEO’luk yapıyor falan,filan.
Ama bir yer var ki, orada zaman 1960’larda donmuş kalmış durumda. Plaza katlarının o steril, o yapay ışıklı akvaryumunda, elinde bir checklist, yüzünde “kurumsal” bir maskeyle oturan o departmandan bahsediyorum: İnsan Kaynakları. Pek değerli Levent Erden hocamın deyimiyle iğğğğkağğğ.
Gelin şu midemi her seferinde bulandıran meseleyi, Levent Hocamın o meşhur “aracısızlık” (disintermediation) teorisi üzerinden biraz kaşıyalım.
Çünkü karşımdaki tablo, bir yönetim bilimi değil, bir “orta oyun”una dönmüş durumda.
Bir "Ara Yüz" Olarak İK’nin Dramı
Dijital çağın en büyük alametifarikası “aracının ortadan kalkması”dır. Artık tüketici fabrikaya, okur yazara, seçmen Başkana direkt ulaşıyor.
Peki, şirkette çalışanla patron arasına giren, ne işvereni tam temsil edebilen ne de çalışanın hakkını savunabilen o “ara yüz”e ne oldu?
İşte orada, masasında “People & Culture” yazan ama aslında “Patron & Ego” yöneten bir abla oturuyor. Ya da abi. Ama daha çok abla 😊
Abla bir prototip. Maaş bordrosuna baksan seninle, benimle aynı skalada.
Hatta belki senin ürettiğin katma değerin yarısını üretmiyor. Ama tavrına baksan, sanırsın şirketin kurucu ortağının torunu, sanırsın holdingin tapusu çantasında.
Bu, sosyolojideki “sınıf bilinci yitimi”nin plaza şubesi olmaya gidiyor. Seninle aynı gemide (hatta aynı filikada) olmasına rağmen, kaptan köşküne yaranmak için kürek çekenlere kırbaç vurmayı “profesyonellik” zanneden hazin bir yanılsama.
"Checklist" Fetişizmi ve Mülakat Komedisi
Dünya belirsizlikle (uncertainty) dans ediyor. 10 yıl önce bile 4 ay sonrasının öngörüsü için “scince fiction” derdi hocam, 10 yıl önce.
Peki, bizim ablanın o en meşhur sorusu ne? Hatırlayalım : “Kendinizi 5 yıl sonra nerede görüyorsunuz?”
Bu ve buna benzer check-list soruları, Google öncesi dönemden kalma bir fosildir.
Yahu ablacım, dünya 5 yıl sonra nerede olacak, senin çalığtığın şirketinhali 5 yıl sonra ne olacak, sen onu biliyor musun ki benim koordinatlarımı soruyorsun?
Daha acısı, “Sizi neden işe alalım?” gibi, adayın yaratıcılığını değil, yalan söyleme kapasitesini ölçen o antik ritüeller.
Hele o “Özel hayatınız, cinsel yöneliminiz…” gibi, yetkinlikten fersah fersah uzak, dedikodu merakıyla faşizm arasında gidip gelen o “aşağılık” sorular.
Buradaki sorun sadece vizyonsuzluk değil; buradaki sorun “algoritmik körlük”. Elindeki checklist’te “Adaya vizyon sor” yazıyor diye, karşısındaki insanın potansiyelini bir Excel hücresine sığdırmaya çalışıyor bizimki. Bu, yeteneği yönetmek değil, yeteneği öğütmektir.
Lütuf Ekonomisi ve Sahte Gülüşler
İnsan Kaynakları’nın “İnsan” kısmının nerede kaybolduğunu, bir “izin” veya “yan hak” istediğinizde anlarsınız.
Sen, şirketin cirosunu katlayacak bir proje için uykusuz kalmışsındır, “bir gün idari izin” istersin. Abla’nın yüzü, sanki sülalesine küfür etmişsin gibi ekşir. O an devreye giren mekanizma, profesyonel bir hak yönetimi değil, bir “lütuf ekonomisi”dir. Sanki o izni babasının tarlasından veriyor!
Ama aynı abla, koridorda Patron’u veya Genel Müdür’ü gördüğünde, yüzüne yerleştirdiği o “diş macunu reklamı” gülüşüyle, bir anda dünyanın en uyumlu, en pozitif insanına dönüşüyor. Bu “seçici geçirgenlik”, tam bir karakter erozyonu bence. Bencesi yok baya öyle işte. Aşağıya (çalışana) duvar, yukarıya (patrona) paspas olan bu omurga esnekliği, ne yazık ki modern İK’nın “yetkinlik seti”ne dönüşmüş durumda.
Kendi işi düştüğünde prosedürleri “bypass” eden, ama senin işin düştüğünde önüne “hukuk departmanı görüşü” diye set çeken bu çifte standart; şirketteki adalet duygusunu, o çok sevdikleri “aidiyet” kavramını dinamitleyen asıl şey oluyor farkında değiller. Gerçi nasıl olsunlar.
Sonuç: Dönüşemeyen “ablaların” Sonu
Levent Hocamla başladım onunla bitireyim, “Tırtıl, daha hızlı koşan bir tırtıl olmaya çalışmaz; kelebeğe dönüşür” der.
Bugünün İnsan Kaynakları, eğer “İnsan Kıymetleri”ne dönüşemezse; sadece bordro yapan, izin takip eden ve patrona “şirinlik” yapan bir operasyonel sekreteryaya indirgenecektir. %90’ı da bu kapasitede çalışmaya mahkum olacaktır. Ve korkarım ki, yapay zeka (AI) o operasyonel işleri bu iğğğğkağğ’lardan çok daha iyi, çok daha adil ve en azından “tribi olmayan” bir şekilde yapacaktır.
İşini bu şekilde yürüten iğkağcılara ve türevlerine kötü bir haberim var: O çok güvendiğiniz “patronla kol kola girme” stratejisi, şirket “dönüşmek” zorunda kaldığında sizi kurtarmayacak. Çünkü gelecek, “biat edenleri” değil, “itiraz edip yeni yol açanları” ödüllendirecek.
Siz o check-listlerinizle 5 yıl sonrasını sormaya, kurum bağlamış iletişim dilinizle kurumsallık taslamaya devam edin; biz o sırada çoktan başka bir galaksiye geçmiş olacağız.
Darılmak yok.
MEMDUH BOZKURT
