Çocuğa Maaş Bağlamak Finansal Okuryazarlık Eğitimi Evde Başlar
Geçtiğimiz gün Almanya’da yaşayan bazı ailelerin çocuklarına maaş bağladığına dair bir haber okudum. Evet, yanlış duymadınız. Üstelik bu maaşın da tıpkı gerçek hayattaki gibi bir iş tanımı var.
Örneğin çocuğun yatağını toplaması 1 Euro. Kirli çamaşırını sepete atması 50 cent. Tabağını mutfağa götürmesi 2 Euro. Eğer evde kalıyor ve odasını paylaşıyorsa kira da ödüyor: ayda 10 Euro. Kulağa ilk bakışta tuhaf geliyor ama düşündükçe mesele başka bir derinlik kazanıyor.
Bu uygulamayı “çocuğu kapitalist sistemle erken tanıştırmak” gibi yüzeysel bir eleştiriyle geçiştirmek kolay. Oysa burada mesele sadece para değil; sorumluluk, planlama, emeğin karşılığı, özgüven ve denge.
Açık konuşayım: Benim hiç haftalığım olmadı. Param bittikçe ailemden isterdim. Ve bu bana o an için büyük bir kolaylık gibi gelse de, uzun vadede finansal okuryazarlığımın gelişimini ciddi anlamda sekteye uğrattı.
Çünkü parayı yönetmek için önce parayı kaybetmeyi de öğrenmek gerekiyor. Harcamayı, yettirmeyi, öncelik belirlemeyi, “bunu şimdi alırsam ay sonu ne yaparım?” sorusuyla tanışmayı… Bunlar teoride değil, pratikte öğreniliyor.
Almanya’daki ailelerin uyguladığı sistemde çocuk haftalık gelirini alıyor. Yani “maaş günü” var. İster biriktiriyor, ister harcıyor. Ama parasını yanlış harcadığında “bir dahaki maaş günü”ne kadar beklemek zorunda kalıyor. Böylece tasarrufun ne olduğunu, ihtiyaçla istek arasındaki farkı ve sabretmenin değerini deneyimleyerek öğreniyor.
Kira ödemek mi? Baba evinde mi?
“Çocuk evde oturuyor diye kira mı ödermiş?” diyenler olacaktır. Ama burada amaç para almak değil, para yönetmeyi oyunlaştırmak. Gerçek hayatın küçük bir simülasyonu. Çocukların kira ödemesi gibi görünse de, aslında her ay bu “ödeme”nin bir kısmı bir kumbara gibi geri yatırılıyor. Hatta 18 yaşına geldiğinde birikmiş küçük bir fon oluşuyor.
Böylece çocuk hem harcamayı hem biriktirmeyi hem de hesap vermeyi öğreniyor.
Para bir değer ölçüsüdür, ama tek değer değildir
Elbette her şeyin maddi bir karşılığı olmaz. Ev işleri sadece bir hizmet değil; ortak yaşamın parçasıdır. Ama çocuğa verdiğiniz görevin karşılığını küçük bir miktar parayla ödüllendirmek, o işin değerli olduğunu hissettirir. En azından emek vermeyi bir alışkanlığa dönüştürür.
Tıpkı hayat gibi: Her zaman adil olmayan, ama bir şekilde çalışmanın karşılığını vermeye çalışan bir sistem.
Finansal okuryazarlık: Geç öğrenilirse pahalıya mal olur
Bugün birçok yetişkin, kredi kartı borçlarıyla, plansız harcamalarla, gelir-gider dengesizliğiyle baş etmeye çalışıyor. Çünkü çoğumuz parayı kazanmayı öğrenmeden, harcamayı öğrendik. Oysa parayla ilişki, tıpkı dil ya da beslenme alışkanlığı gibi, küçük yaşta şekilleniyor.
Almanya’da bazı ilk ve ortaokullarda “Finanzbildung” (finansal eğitim) adlı dersler var. Çocuklara borsa öğretilmiyor elbette. Ama “bütçe nedir, ihtiyaç nedir, taksit nedir, faiz nedir, dolaylı vergi nedir?” gibi konular gündelik hayat örnekleriyle anlatılıyor. Çünkü bir ülkenin ekonomik refahı, yalnızca makro göstergelerle değil, bireyin mikro ekonomisini yönetebilmesiyle de doğrudan bağlantılı.
Peki biz ne yapabiliriz?
- Her şeyden önce, çocuğunuzun finansal okuryazarlığını geliştirmek için haftalık vermeye başlayabilirsiniz.
- Harcamalarını kaydedeceği bir defter veya uygulama edinebilirsiniz.
- Gereksiz değil ama çok da gerekli olmayan bir harcama yaptığında onu yargılamadan “bir dahaki ay ne yapacaksın?” diye sorabilirsiniz.
- Birikim için küçük hedefler koyabilirsiniz: “Şu oyuncağı almak için 4 hafta beklemeyi deneyelim mi?” gibi.
Son söz yerine:
Çocuğa küçük yaşta para yönetimini öğretmek, onu “paracı” yapmaz. Aksine, paranın kontrolünü öğrenen bir birey, hayatın kontrolünü de bir nebze eline almış olur.
Zira hepimiz biliyoruz: Parayı yönetemeyen, hayatı da yönetemiyor.
İlker Yıldız
